18 Ocak 2008 Cuma

rock müziğin doğuşu

1800'lerin sonunda Afrika'dan kopartılarak, başka kıtalara köle olarak getirilen topluluklar, bundan sonraki yaşamlarının devamında bir de kökenleri etnik ögelere dayanan müzik türü oluşturdu."Blues" adı verilen bu müzik geniş bir zenci kitlesi tarafindan üretilip yorumlanmaya basladi. temelde rock müziginin alt yapisi gibi davul, bass gitar ve gitardan olusan tapiya sahipken, sound daha elastik, daha anlasilir ve temizdi.Sözlerde ise genelde bir tanriya yakaris ve kabullenis söz konusuydu.Zaman içerisinde zencilerin hakim oldugu bu müzige beyazlar da yöneldi;ama hiçbir zaman bir zenci blues sanatçisi kadar basarili olamadilar.
Beyaz insanlarin "Blues"la bulusmasi ve onlarin esarette olmayan yasamsal rahatligi,müzigi farkli formlara sürüklemeye basladi.Daha çok beyaz insanin yaptigi ve daha neseli, hareketli bir sounda sahip olan Rock'n Roll ile Blues'un eslesmesiyle karsimiza hala çok kisi tarafindan kabul gören "Rhythm&Blues"u çikardi. tüm bu dönemlere baktigimizda Blues'dan Rock'n Roll'a;Rock'n Roll'dan Rhythm&Blues'a albümleri hala çok kisi tarafindan alici bulan John Mayall, B.B. King, Chuck Berry, Bill Haley, Jerry Lee Lewis, Bo Diddey, Muddy Waters gibi efsane sanatçilar karsimiza çikmakta.
Bu dönemin pesinden ortaya çikan bir müzikal olusum vardi ki Pop'un yumusak ve ticari yapisindan uzak, Blues'un yakarislarindan farkli bir sounddu."Hard Rock" denilen bu müzikal yapi 60'li yillarda büyük bir kabul gördü.Cream, Mc5 gibi çok ünlü gruplar ortaya çikti.
Bu dönemde sira disi ve tepkici gençlik, muhafazakar kiliseler ve kilise üyeleri tarafindan dislandi.Kilise tarafindan rock müzik aforoz edildi.Bu aforoz ve lanetleme daha sonra rock'in türevi olan "Heavy Metal"'in seytan müzigi olarak sifatlanmasina neden olacakti.Standart bir tapi isteyenler bu gençligin sıra dışı olmasini istemiyor ve onlari toplumdan soyutluyordu.Işte metal ve rock'ın şeytani oldugunun vurgulanmasi da böylece ortaya çikti

ersen ve dadaşlar














adı ersen soyadı dinleten. gerçekten o nasıl sesti be. Turkiye'deki brutal vokalistlerin öncüsüdür bence.(brutal vokal, metal müzikte böğürerek söyleyenlere deniyor. bkz. death metal) Blogumuzda şu zamanlarda etkileri hissedilen 80'li yıllara özlem temasına uyacağını düsünüyorum ersen ve dadaşların. gerçi 70 li yıllarda ortalığı kasıp kavuruyorlardı ya. daha çok aman tertip isimli şarkıları ile tanınırsalar da esas çıkışlarını kozan dağı ile yapmışlardır. 70 li yıllarda gerçekten anadolu rock ın en buyuk gruplarından biridir. 80 li yıllarda ise sadece ersen kalmış, hatta arabeske bile kaymıştır. 93 yılında da müziği bırakıp kendini dine vermiştir. bunun nedenini şöyle açıklıyor ersen: ΄Çok sevdiğim bir aile dostumun 16 yaşındaki oğulları Ozan΄ın bir trafik kazasında ölmesi, müziği bırakma kararıma en büyük etken oldu. Bu olaydan sonra yüreğimden bu işi yapmak gelmedi ve müziği bırakıp kabuğuma çekildim΄ bu grubu ben çizmelerinin içine soktukları şalvar, kilimli dekorlar kaftanlar ve ersenin kolormatik gözlüğü ile hatırlıyorum. aslında o gozlukler sonradan dine yöneleceğinin bir kanıtı idi bence. bir de son şarkısı fasulye ile ilgili idi. acıklıydı benim için. koca ersen ne hale düşmüştü. interetten edindiğim bilgilere göre ersen yeniden müziğe dönmüş ancak medyada pek yer almıyor. yeniden tv lerde görmek isteriz o samimi anadolu rock formatında ama. bir de kuran-ı kerimi nasıl okuyordu acaba. mevlid okusa nasıl olurdu. velhasıl ersen gerçekten ilginç ve renkli bir kişiliktir gözümde.

barış mançonun hayatı

Konya ovasında yaşayan Mançozade adlı büyük bir aile, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alması ile birlikte Rumeliye göç etmiş ve Selanik'e yerleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı'na kadar Selanik'de yaşayan Mançozade ailesi, savaşın hayat koşullarını güçleştirmesi nedeniyle tekrar İstanbul'a göç etmiştir. Mançozade'lerden Mehmet Abdi bey İstanbul'da bir konağa yerleşmiş ve arkadaşının kızkardeşi olan Nimet Hanım'la evlenmiştir. Yıllar sonra Nimet Hanım, Barış Manço'nun "Gülpembe" şarkısının ilham kaynağı olacaktır...
Cumhuriyet devrimlerini yaşayan aile, soyadı kanunu ile birlikte "Mançozade" olan aile adlarını değiştirerek, "Manço" soyadını alırlar. Abdi bey ile Nimet Hanım'ın oğlu Hakkı Bey, Rikkat Uyanık ile evlenir. Hakkı Bey ile Rikkat Hanım'ın ikinci çocuğu 2 Ocak 1943 tarihinde doğan Mehmet Barış Manço'dur. Onlar, Barış Manço, Oktay Manço, Savaş Manço ve İnci Manço olarak dört kardeştiler.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarında doğan Barış Manço, ailesinin savaşın bitmesine duyduğu özlem nedeniyle "Barış" isminin kendisine verildiğini söylemektedir. Dönemin Türk Sanat Müziği sanatçısı olan Rikkat Hanım ile Hakkı Bey, Barış 3 yaşındayken ayrılırlar. Babasının yanında büyüyen Barış Manço'nun çocukluğu Kadıköy'de geçmiştir. İlkokulu Gazi Mustafa Kemal İlkokulu'nda tamamlamış, daha sonra Galatasaray Lisesi'ne devam etmiştir. 10.sınıftayken babasını kaybeden Barış Manço, Galatasaray Lisesi'nden ayrılarak Şişli Terakki Lisesi'ne gitmiş ve oradan mezun olmuştur.
Barış Manço, aileden gelen yetenekle 2 yaşından itibaren şarkı söylemeye ve Ortaokul 2.sınıf öğrencisiyken de amatör olarak müzikle uğraşmaya başlamıştır. Liseyi bitirince 20 Eylül 1963 tarihinde, önce Paris'e, oradan da Belçika'ya ağabeyi Savaş Manço'nun yanına gider. Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim, grafik ve iç mimari okur. Lisede çok başarılı olmayan hatta müzik ve coğrafyadan ikmale kalan Barış Manço, bu okuldan çok iyi bir derece ile; okul birincisi olarak mezun olmuştur. Galatasaray Lisesi'nde başlayan müzik hayatı, Belçika'da da devam etmiştir...
Manço, 1969'da yurda döndüğünde, "Dağlar Dağlar" şarkısını yaptı. Bu şarkı, O'nun hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Aynı yıllarda görüntüsü değişmekte, müziği ve kıyafetleri ile bir ekol oluşturmaya başladı. Barış Manço, insan ilişkileri konusunda çok iyidir. Bağlantı kuramayacağı hiçbir canlı yok denebilir. Zaten daha sonraki yıllarda da yaptığı bir röportajında; "Kendimi, toplumla diyalog kuran bir iletişim aracı olarak görüyorum" diyecektir.
1971 yılında askerlik yılları başlayacaktır. Askerdeki ilk ayları; hem ani olarak askere alınması, diplomasına rağmen üniversite mezunu olmasının tartışılması, hem de saçlarının kesilmesi nedeniyle çok keyifli başlamadı. Askerliğini Polatlı'da Topçu asteğmen olarak yaptı. Askerliğin son ayları ise güzel dostluklar ve askeriyede bir dizi konserlerle üretken bir hale dönüştü.
Askerlikten sonra yine bir süre Belçika günleri araya girmektedir. Barış Manço, sıradışı kıyafetleri, takıları, enterasan el hareketleri ve şarkılarına çektiği klipler ile bizleri şaşırtmayı sürdürmeye devam eder. Sanatçı, görevinin biraz da şaşırtıcı şeyler yapmak olduğuna inanmıştı. Yıllar geçtikçe bu davranış ve biçimlerin onun özgün kişiliği olduğunu daha iyi anlayacaktık...
Barış Manço, 18 Temmuz 1978'de Kadıköy Evlendirme Dairesi'nde Lale Çağlar (Manço) ile evlendi. Bu konuda da topluma örnek olmayı başaran Barış Manço, evliliğinde de İstanbul geleneğini sürdürdü. Bu evliliği, Lale Manço da 1998 yılında yaptığı bir röportajda "Barış içinde 23 yıl" diye tanımlıyor. Çiftin evdeki birliktelikleri, iş hayatında da devam etmiştir. Lale Manço, televizyon programlarına yönetmen ve yapımcı olarak imzasını atar. Bu beraberliğe, oğulları 19 Mayıs 1981'de Doğukan Hazar, 24 Temmuz 1984'de de Batıkan Zorbey katılır. Dünya çocuklarının Barış abisi, kendi çocuklarıyla da iyi arkadaş olduğunu söylemektedir. Yoğun iş programı çocuklarını ihmal etmesine asla neden olmamıştır.
Çocukları için en büyük öğüdü, yaptıkları işin en iyisini severek yapmaları gerektiğidir. Çocukları için tek kaygısının "adam gibi adam"lık konusunda olduğunu dile getiren Barış Manço, çocuklarının hangi mesleği yaparsalar yapsınlar, tornacı bile olabilirler ama kendi deyimiyle onlar için "Doğukan usta, öyle bir vida sıkar ki başka türlü sıkar" denmesini arzu ettiğini söylemektedir. O, doğu ile batının sentezini yapmıştı. O'na göre, doğunun herşeyi kötü, batının herşeyi iyi doğru bir kavram değildi. Oğullarına da Doğukan ve Batıkan isimlerini koyması, doğu ve batının barış içinde olması dileğinden kaynaklanmaktadır.
Barış Manço'ya göre, Türkiye'nin de bulunduğu konumun kesin bir sınırlaması yoktur. Türkiye, doğudan bakıldığı zaman batıda, batıdan bakıldığı zaman da doğudadır. Bu konudaki duygularını ise, Japonya konserinde 20.000 Japon'un Türk bayrağı çıkartıp sallamasından televizyon başındaki 60 milyon insanın gözyaşları içinde izlemesi gibi heyecanlandığını ve gurur duyması ile ifade ediyor. Barış Manço yabancı ülkelerdeki çalışmaları için yaptığı değerlendirmede, "Japonlar beni sahiplendiler, milyonlarca Japon konserlerime geliyor, CD'lerimi alıyor, Japonlar bende doğru birşeyler buluyor. Şarkılarımı didik didik inceliyorlar, onlardan konferanslar hazırlayıp televizyon programları yapıyorlar. Türkiye'de bunun onda biri yapılmadı. Belçikada ise, onların ülkelerini tanıttığım için Liege Prensliği onur ödülü verdiler. Törene limuzin ve dört eskort ile gittik. Belçika'nın en büyük gazetesi birinci sayfada yarım sayfa ayırdı. Türkiye'de ise 40 yıllık sanat yaşamımda baş sayfaya çıkamadım" gibi bir serzenişte bulunmuştu. Ne yazık ki yıllar sonra baş sayfada bulunma nedenin "vefat" olması çok hüzünlü bir durumdu...
Önemli olmaktan çok değerli olmayı tercih ettiğini söyleyen Barış Manço, duygusallığı, seçtiği bir yaşam biçimi olduğunu vurgularken, kendi deyimiyle kuzey kutbunu da asla kaybetmediğini de sözlerine ekliyor. Manço; Rus romantikleriklerinden, Korsakof, Musolski ve Çaykoski'den etkilenerek, evinin dekorasyonunda da romantik çağı, 19.yüzyıl sonu ile 20.yüzyılın başını yansıtan tarzı tercih etmişti.
Türkiye'deki en uzun ve en başarılı televizyon programlarını yaptı. 200'den fazla şarkısı O'na; 12 altın ve platin albüm/kaset ödülü kazandırdı. Şarkılarının bir bölümü Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve Flemenkçe'ye çevrildi. Her ülkede şarkıları çok sevildi. Kongo'daki 12-13 bin kişinin katıldığı konserde "Domates Biber Patlıcan"ı söylerken, Kongoluların koro halinde şarkıya eşlik etmeleri şarkının evrenselliği hakkında bilgi vermektedir. Bu konuya başka bir örnek de Mısır'da yaşanmıştı. Barış Manço, Mısır Televizyonu'nda canlı yayında Dağlar Dağlar'ı Arapça söylemişti, bu programın sonunda Mısırlılar sokağa döküldüğü gibi, program da defalarca tekrarlanmıştı.
En büyük arzusunun ansiklopedilerde yer almak olduğunu söyleyen ve "Barış Manço Müzesi" kurmak isteyen Manço, "20. yüzyılda yaşamış, o yüzyıla damgasını vurmaya çalışan bir Türk'üm, 20.yüzyılın Türk müziğini yapıyorum" demektedir. Müzik ve televizyon hayatında sayısız ödüller alan Barış Manço, 1991 yılında devlet sanatçısı ünvanı, yine aynı yıl Hacettepe Üniversitesi onursal doktora ünvanı, Uluslararası Teknoloji Ödülü, Japonya Uluslararası Kültür ve Barış ödülü, Belçika Krallığı Leopold II Şövalyesi nişanı, Fransız Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı, Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı; Türkmen Vatandaşlığı ödülleri kazanmıştır...
Barış Manço, 1999 yılında 31 Ocak'ı 1 Şubat'a bağlayan gece, geçirdiği kalp krizi sonucunda hayata veda etmiştir. Ancak, bu büyük sanatçı bıraktığı eserler ile her zaman Türk Milleti'nin kalbinde yaşayacaktır...

BJK Li ÇarŞı Grubunun Barışa bi yere gidemessin mesajı


Gİttiğin yerlerden yer tut BARIŞ bizlere,hep beraber geleceğiz beşiktaşı izlemeye...

Cem Karaca: Resimdeki Gözyaşları

Anadolurock müzik ekolünün önemli temsilcilerinden Cem Karaca'yı 2004 yılında kabettik. Cem Karaca'yı bu kadar erken kaybetmiş olmak Türk müziği için büyük bir kayıp. Özal tarafından affedilip Türkiye'ye geri döndükten sonra kıymetini bilmemiş olsak da, Türk müziğinin dünyada en iyi tanınan temsilcilerinden biriydi Cem Karaca. "Progressive Rock" meraklıları dünyanın dört bir yanında Cem Karaca'nın plaklarını koleksiyon malzemesi olarak toplamaya devam ediyor. Biz de Cem Karaca'yı ölüm yıl dönümünde sevgiyle anıyoruz.

Anadolu rockın unutulmazlarından biri Cem Karaca

Cem Karaca 5 Nisan 1945'de İstanbul'da dünyaya geldi. Annesi (Toto Karaca) ve babası tiyatrocu olan Karaca sanatçı bir ailenin çocuğu olmanın avantajını çok iyi değerlendirerek sanatla iç içe büyüdü. Cem Karaca müzik hayatının ilk bölümünde Anadolu'nun müziğinden bihaber bir şekilde, ilk grupları olan Jaguarlar ve Dinamitlerle Rock'n'Roll tarzı çalışmalar yapıyordu. O dönemdeki en büyük destekçişi İlhami Gencer'di. Cem Karaca'nın askerliği sırasında hayatı bir anlamda değişir. İlk evliliğinden kısa bir süre sonra askere giden Karaca, bir yandan eşinin hasretini çekerken diğer yandan da Anadolu'nun ilkokul kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını farkeder. Asker arkadaşının çaldığı bağlama ise onu bambaşka diyarlara taşır. Cem Karaca bir zamanlar ilkel ve sıkıcı bulduğu müziğin kendi duygularını anlattıığını keşfeder. 1967 yılında askerlik dönüşü Apaşlar grubuna katılan Karaca, bu grupla Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında Emrah isimli parçalayla ikinci oldular ve yarışmanın getirdiği şevkle batı müziği ile doğu müziğini sentezleme çabasına girerek bu yönde şarkılar üretmeye çalıştılar. Bu grupla Resimdeki Gözyaşları isimli parçayla büyük başarı elde Karaca, Apaşlar'la Almanya'ya giderek, burada Ferdy Klein orkestrasını'da yanına alarak parçalar kaydettiler. Cem Karaca'nın Apaşlar'la olan beraberliği 1969'un sonlarına kadar sürdü. Grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasındaki anlaşmazlıklar had safhaya çıkınca Cem Karaca gruptan ayrıldı. Cem Karaca Apaşlar grubunun basçısı Seyhan Karabay ile birlikte Kardaşlar grubunu kurdu. Bu sıralarda Cem Karaca Almanya'ya giderek Ferdy Klein Orkestrasıyla 4 tane 45lik doldurdu. Amacı yeni grubuna ekipman alabilmek ve maddi sıkıntı yaşamadan çalışmalar yapmaktı. Nitekim ilk 45'likleri Dadaloğlu ile büyük bir başarı elde ettiler. Fakat 1972 yılında Cem Karaca ve Seyhan Karabay arasındaki tartışmalar Cem Karaca ile Kardaşlar'ın yolunu ayırmasına sebep oldu. Bu sırada eşi benzeri dünyada bile bulunmayacak bir değiş-tokuş meydana gelir. Cem Karaca, Kardaşlar grubundan ayrılıp Anadolu Pop'un güçlü sesi Moğollar'la birleşirken Kardaşlar'da Moğollar'la anlaşmış Ersen Dinleten'i gruplarına dahil ettiler. Bu grupla 3 45 lik çıkaran Karaca Moğollar'ın dağılmasıyla kariyerinin en önemli dönemini yaşayacağı Dervişan grubunu kurdu. Dervişan politik-rock yapmanın yanısıra progressive rock müziğinin Uğur Dikmen ve Oğuz Durukan sayesinde Türkiye ile tanışmasında önemli rol oynadı. Cem Karaca aynı zamanda tam anlamıyla ilk stüdyo albümünü bu grupla çıkardı: Yoksulluk Kader Olamaz. Dervişan'ın dağılmasından sonra Edirdahan isimli grubu kuran Karaca Safinaz adında yine iyi bir albüm yapmış olmasına rağmen eski başarısını elde edemedi. Bu albümden sonra Almanya'ya giden Cem Karaca bu ülkede 1987 yılına kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemdeki çalışmalarında sık sık gurbet acısı gibi temaları işleyen Karaca bu süre içersindeki en iyi albümünü almanca olarak çıkardı: Die Kanaken. Yabancı düşmanlığı, Gurbetçilerin yaşamı gibi konuları işleyen Cem Karaca bu albümde ki bazı parçaların türkçesini ilerki albümlerinde kaydetti. Die Kanaken albümünün arka kapağında kendisiyle ilgili şunlar yazılıydı: "Cem Karaca ülkesi olan Türkiye'de bir rock yıldızı. Ülkesinde 50'ye yakın 45'lik ve LP yayınlayan Karaca'nın parçalarının çoğu sosyal içerikli sözlere sahip. 1981 yılının ocak ayında Federal Almanya'da bulunduğu sırada son albümü yüzünden ülkesinde aranmaya başladı. Bunun üzerine Karaca, ülkesine geri dönmedi. Mallarına el konan şarkıcı 200 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 1983 yılındada darbeci generaller onu türk vatandaşlığından attılar. Almanya'da daha çok Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirmesiyle tanınan Karaca ilk olarak 1983 yılının başlarında almanca sözlerle ve doğu batı sentezinden oluşan bir müzikle seyirci önüne çıktı. Amacı Türkiye'de olan biteni anlatmak değil, burada olup bitenleri anlatmak ve Alman-Türk ilişkilerini düzeltmeye çalışmak. Şarkıları yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkdan bahsediyor." Yurda döndüğü zaman Turgut Özal'ın elini öptüğü için döneklikle suçlandı. Bu dönemde çıkardığı albümler sanki ülkesine uzun yıllar sonra dönen ve kendini evinde hissetmeyen bir kişi gibi verimsizdi. 1990 ve 1992de Uğur Dikmen ve Cahit Berkay'la Yiyin Efendiler ve Nerde Kalmıştık albümleriyle birazda olsa eski Cem Karaca tadı vermeyi başardı. 1997 yılında Ağır Roman isimli filmde yıllar öncesinin hiti Resimdeki Gözyaşları Cem Karaca'ya yeniden popülerlik getirdi. 1999 yılında Bindik bir alamete... isimli albümünü Cahit Berkay, Engin Yörükoğlu, Ahmet Güvenç, Uğur Dikmen desteğiyle çıkaran Karaca, Kahpe Bizans filmi için 3 parça kaydedip, filmde ufak bir rolde yer aldı. 2000lı yıllarda çeşitli şiir çalışmalarında gördüğümüz Cem Karaca Barış Manço nun efsanevi grubu Kurtalan Ekspresle birleşerek konserler verdi. En son olarak Yol Arkadaşları isimli grubuyla sahneye çıkan Cem Karaca 8 Şubat 2004de hayata gözlerini yumdu...

Barışın kaza yaptığı aracın son hali!


İşte Ağlatan O Şiir


BARIŞ AKARSU ANISINA HAZIRLANAN ALBÜME ANNESİ DE BİR ŞİİRLE KATILDI.
Geçtiğimiz yaz geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Barış Akarsu anısına hazırlanan 'Ayrılık Zamansız Gelir' adlı albümde, Hatice Hanım, oğlu Barış için şiir yazdı.
Albümde belgesel de var
Bodrum'da geçirdiği trafik kazası sonucu genç yaşta hayata veda eden Barış Akarsu için hazırlanan 'Ayrılık Zamansız Gelir' adlı albüm çıktı. Genç şarkıcının ailesinin isteği üzerine hazırlanan albümde, Barış'ın seslendirdiği şarkıların yanı sıra konser ve klip görüntülerinin de yer aldığı 96 dakikalık DVD formatında hazırlanmış bir de belgesel yer alıyor.
Şiiri annesi okudu
Barış Akarsu'nun çocukluk fotoğraflarının da yer aldığı albümün en anlamlı bölümü ise Akarsu'nun annesi Hatice Hanım'ın oğlu için yazdığı şiir oluşturuyor. Acılı anne, albüm için kendi okuduğu şiirde, 'Sensiz olmuyor be güzelim / Ne yapsan bilmiyorum kendimle savaşıyorum' diyor.
İşte o şiir
Bir bahar akşamında yürüyorum tek başıma
Sahillerde bakınıyorum aşkımı aramaya
Gözlerim her yerde seni arar oldum
Daldı gözlerim ufuklara
Yıldızlardan sorar oldum
Sensiz olmuyor be güzelim
Bomboş sokaklarda yine tek başıma
Ne yapsan bilmiyorum kendimle savaşıyorum
Olmuyor sensiz olmuyor
Bomboş sokaklarda sensiz olmuyor
Hasretim özlemimsiniz
Her şeyim sizlersiniz
Hayat boyu yaşamımda en büyük mutluluğum
Çocuklarım sizlersinizŞiiri annesi okudu
Barış Akarsu'nun çocukluk fotoğraflarının da yer aldığı albümün en anlamlı bölümü ise Akarsu'nun annesi Hatice Hanım'ın oğlu için yazdığı şiir oluşturuyor. Acılı anne, albüm için kendi okuduğu şiirde, 'Sensiz olmuyor be güzelim / Ne yapsan bilmiyorum kendimle savaşıyorum' diyor.
İşte o şiir
Bir bahar akşamında yürüyorum tek başıma
Sahillerde bakınıyorum aşkımı aramaya
Gözlerim her yerde seni arar oldum
Daldı gözlerim ufuklara
Yıldızlardan sorar oldum
Sensiz olmuyor be güzelim
Bomboş sokaklarda yine tek başıma
Ne yapsan bilmiyorum kendimle savaşıyorum
Olmuyor sensiz olmuyor
Bomboş sokaklarda sensiz olmuyor
Hasretim özlemimsiniz
Her şeyim sizlersiniz
Hayat boyu yaşamımda en büyük mutluluğum
Çocuklarım sizlersiniz...

Barış akarsu hastanedekı 5 gunu

Barış Akarsu hayatını kaybetti5 gündür yaşam mücadelesi veren Barış Akarsu hayata veda etti.
Bodrum'da geçirdiği kazanın ardından komaya giren genç sanatçının 23.10'da öldüğü açıklandı.
Doktorun ölüm haberini açıklamasından hemen sonra hastane etrafında toplananan yaklaşık 300 kişi gözyaşlarını tutamadı.
Hastanenin önünde sanatçının ailesi, yakınları ve sevenleri gözyaşlarına boğuldu.
Kalabalık arasından sinir krizi geçiren ve bayılanların olduğu açıklandı.DOKTORUN AÇIKLAMASI
Bodrum'da geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan şarkıcı ve oyuncu Barış Akarsu'nun, saat 21.00 sıralarında kalbinin durduğu ve hayatını kaybettiği bildirildi. Sanatçı Akarsu'nun tedavi gördüğü hastanenin doktorlarından Op. Dr. Abdullah Servet, hastane önünde yaptığı açıklamada, ''Maalesef bu gece saat 21.00'e doğru Barış Akarsu'nun kalbi durdu ve kalbi yeniden çalıştıramadık'' dedi.
Dr. Servet, ''Beklenen bir olay, sonunda böyle bir olay olabileceğini öngörmüştük. Bu 3 gün önce olabilirdi, 3 gün sonra olabilirdi. Maalesef bu akşam meydana geldi. İkinci defa kalbi çalıştıramadık ve Barış'ı kaybettik'' şeklinde konuştu.

Barış akarsu hayatı

barış akarsu hayatı-barış akarsu kimdir,biyografisi,hakkında,özgeçmişiHatice hanım ve Selahattin beyin 29 haziran 1979 da zonguldakta bir erkek bebekleri oldu. 1979 yılı barış yılı ilan edilmişti ve bebeklerine barış ismini koydular. 1982 yılında doğan kız kardeşi nesrin ile aile amasrada yaşamlarına devam etti. Amasrada denizle haşır neşir büyüyen ve okul yıllarınıda amasrada geçiren barış akarsu için deniz ve kumsallar her zaman çok önemli oldu. Flüt çalarak başladığı müzik sevgisi mızıka ve kumsallarda çalınan gitar ile devam etti. Karadeniz Ereğlisinde, antalyada, ankarada zaman zaman amatörlük, zaman zaman müzisyenlik yapıp yaşam kavgası verirken tvlerde gördüğü akademi türkiye yaroşmasına birazda arkadaşlarının ısrarıyla son gün katılmaya karar verdi. Yaroşmalara karşı olduğunu her zaman belirtsede yaşamada verilecek eğitim, katılmaya karar vermesindeki en büyük etken oldu. Türkiyenin en çok sevdiği barış akarsu 2004 temmuzda yarışmayıda birincilikle bitirdi ve istanbula yerleşti.Yarışmadan sonra 14 ocak 2005 tarihinde prdöktörlüğünü Serdar Öztop`un yaptığı ve Seyhan Müzik etiketiyle piyasaya çıkardığı "Islak Islak" albümüyle müzik dünyasına profesyonel bir giriş yaptı. Islak Islak albümündeki ıslak ıslak, kimdir o, amasra, mavi parçalarına klip çekildi ve klipler çeşitli tv kanallarında yayınlanmaya devam ediyor. 17 Ağustos 2006 tarihinde Ayhan Orhuntaş ve Ergin Altınel prodüktörlüğünde gerçekleştirilen ikinci albümü "Düşmeden bulutlara koşmam gerek" Seyhan Müzik etiketiyle piyasaya çıktı. 10 yeni ve 1 coverden oluşan albümde söz ve bestesi BARIŞ AKARSU`ya ait "Yeter be" ve "Ben" adlı iki eserde bulunmaktadır. İkinci albümünden; Vurdum en dibe kadar, Yaz demedim parçalarına klip çekildi ve yayınlanmaya devam ediyor.Müzik dışında projelerede imza atan BARIŞ AKARSU Star TV de yayınlanan YALANCI YARİM dizisinin başrolünde oyuncu kimliğiyle evlerimize konuk olmaya devam etmektedir.Yarışmadan itibaren oluşan ve BAG (Barış`ı anlayanlar grubu) adını alan fan grubunu büyük sevgi dolu ailem diye tanımlayan BARIŞ AKARSU USDER tarafından sosyal kalkınma ve dayanışmaya verdikleri öneme göre verdikleri ödüllerde ROCK dalında en iyi şarkıcı, FUTURE dergisi yılın en sevilen rock sanatçısı ödülünü, CEM KARACA özel ödülünü aldı.

Barış akarsu

Onu hep gülen yüzü ile tanıdık

Barış akarsu

çok erken terk ettin bizi:(

Barış akarsu




29.06.2007 Barış akarsu tırafık kazası gecirdi arabada bulunan iki kız arkadası kaza mahalınde hayatını kaybetti.Barıs akarsu hemen hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındı beş günlük hayat mucadelesi sonu Barış akarsu yaşama gozlerini yumdu.Hastane önundeki hayranları ve yakınları şok gecirdi.Artık barış akarsu yanımızada yoktu,sürme gözlümüzü kaybetmiştik.